14 Kasım 2009 Cumartesi

SEN NASIL BİR ADAMSIN DERKEN NE DEMEK İSTEDİ


Dün güne rutin işlemle başladım. İstanbul Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine Savcı Nadi Türkaslan’a talimatla ifade verdim. Hadisenin yeni tarafı, dava açılmadan önce ifademin alınmasıydı. Malum, eskiden iddianame, savunmama bile ihtiyaç duyulmadan hazırlanırdı.
Eski ile yeni arasındaki ortak nokta ise Ergenekon sürecinin rekortmen savcısı Ali Çakır. Savunma almadan iddianame hazırlayan eski savcı Çakır, bu kez şikayetçiydi. “İşte benim savcım” başlıklı yazı ve TV programına daveti nedeniyle yaptığım açıklamayı gerekçe göstererek iki ayrı suç duyurusunda bulunmuş.
İftira, hakaret, adil yargılamayı etkileme, hedef gösterme gibi çok sayıda suç işlediğimi öne sürmüş. Hesaplasan, istediği ceza miktarı, 60 yılı geçiyor neredeyse...
Ne güzel!
Bakkala söyle, ekmek de vermesin.
Daha vahimi, birkaç gün önce, 32. Programı’na katıldıktan sonra çaya davet edip “Ben inançlı insanım, hakkını helal et” diye ısrar eden ve benden helallik isteyen bu adamın, lafı atmosfere karışmadan savcı arkadaşlarını harekete geçirmesidir.
Biz de yedik. 23 Ekim tarihli yazımda yer verdiğim gibi hakkımızı helal ettik. Bana tepki gösteren gönül dostlarına, “Sizin hakkınıza ihanet etmedim, kendi hakkım üzerinde inisiyatif bana aittir” demiştim.
Yanılmışım.
Ne diyeyim? Seni Allah’a havale ediyorum. Hakkım boğazından geçse de inşallah kursağında kalır.
Sahi, sen nasıl bir adamsın?
Yazıklar olsun size
CHP’li Onur Öymen’i anlatmaya gerek yoktur. Yakın tarihte 28 Şubat sürecinden bu yana diplomat ve siyasetçi olarak, statükocu çizginin yılmaz savunucusudur.
Son olarak devirdiği çam, öyle yenir yutulur cinsten değildir. Binlerce vatandaşın hayatını kaybettiği Dersim katliamını savunmuş, daha ileriye giderek terörle mücadeleye örnek göstermiştir. Alevilerin yıllarca sol partilere oy verdiği bilinen gerçektir. Ancak son yıllarda CHP’nin MHP’nin sağına geçmesi karşısında yaşadıkları siyasi güvensizlik, sandığa negatif olarak yansımaktadır.
Ancak, CHP’li Öymen’in bu gafı karşısında bazı Alevi örgütü temsilcilerinin, “AKP’nin ekmeğine yağ sürer” diyerek sessiz kalmayı tercih etmesi, temsil ettikleri inanca büyük ihanettir. Demek ki bu Alevi örgütlerinin başındakiler, kendilerine siyasi veya ekonomik rant sağlayacak arayış içindeler. Yazıklar olsun size.

Telefonlar nasıl dinlenir?
Yeni tartışma konularından biri, Yargıtay ve bazı yargı mensuplarına ait telefonların dinlendiği iddiasıdır.
Özellikle, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) yapılan baskının ardından bu iddiaların yoğunlaşması, ister istemez bu kurumu boy hedefi haline getirdi. TİB, sanki hukuk dışı telefon dinlemelerinin yapıldığı merkez gibi sunuldu.
Oysa, burası, sadece aracı bir kurumdur. Hangi telefonların dinleneceğine dair alınmış mahkeme kararlarının regüle edildiği bir yerdir. TİB’e ait hiçbir merkezde telefon dinleme istasyonu bulunmuyor.
Mahkeme kararları üzerinden telefon dinleme yetkisi MİT, Asker ve Emniyet’te var. Her kurumun dinleme ve takip sınırları da mevzuatla belirlenmiştir.
Buna rağmen hukuk dışı dinleme yapılıyorsa, TİB üzerinden olmaz. MİT, Asker veya Emniyet yapıyordur. Ya da dinleme teknolojisine sahip yasa dışı kurum, örgüt veya şahısların işidir. Hukuk dışı dinleme tespiti yapılacaksa bu merkezlerde dolaşılması gerekirdi.
TİB kayıtlarında, sadece telefon dinleme ve teknik takibe ait mahkeme kararlarını bulursunuz. O da 3 ay süreyle arşivlenir ve yok edilir.
O halde, neden YARSAV ve Sincan Hakimi Osman Kaçmaz, TİB’e asılıyor. TİB kayıtlarının incelenmesi konusunda mahkeme kararları alınıyor?

TİB operasyonunun hemen ardından Yargıtay’ın telefonlarının dinlendiği iddiasının kısa sürede basınla paylaşılması, aslında yukarıdaki sorunun basit cevabıdır.
Basınla paylaşılan o iddia, hukuk dışı telefon dinleme kaydı değildir. TİB Başkanına göre Yargıtay’ın telefonları dinlenmedi. Buna rağmen böyle bir kararın nasıl verildiği sorusuna cevap arıyorsak, adresi, TİB değil, karara imza atan mahkemedir.
Ama o operasyondaki maksat, adrese erişmek değil, cepheyi genişletmekti. Artık, Yargıtay, dolayısıyla tüm yargı camiası, cepheye dahil edilmiştir.
Hukuk dışı dinleme tespiti yapılacaksa MİT, Jandarma ve Emniyet istasyonlarına baskın yapılması gerekirdi.
Haklarını teslim etmek gerekir, başardılar!

Sayın Arınç el atın şu işe
Albay Dursun Çiçek imzalı olduğu belirtilen Demokrasiye Müdahale Planı, internet hukukuna olan ihtiyacı, bir kez daha gözler önüne serdi.
Kabul etmek gerekir; internet medyası, çığ gibi büyüyen ve etki alanı giderek yayılan bir kitle iletişim aracına dönüştü.

Kitleleri etkileme ve yönlendirme gücüne sahip böyle bir aracın, başı boş bırakılması kabul edilemez. Hukuk zemininde yapılandırılması başarılamazsa, hem özel hem kamu hukuku için giderek artan biçimde tehdit unsuru haline gelecektir.
Bakın, Genelkurmay tarafından işleme konan, sözüm ona irticai ve bölücü faaliyetlere karşı kullanılan internet sitelerinde ne senaryolar pişirilmiş!
“AKP türbana dolan”, “Gül İslamcı öğrencilerle buluştu”, “Türkiye molla rejimine gidiyor” haremlik selamlık yılbaşı” gibi seçtikleri başlıklar, yazarlar ve yaptıkları alıntılar, Ergenekon siteleriyle aynıdır.
Bu arada kurunun yanında yaş da yanıyor. Sorumluluk sahibi internet siteleri hatalarının bedelini öderken, kaçak internet patronları küfre kılıç sallamakta beis görmüyor.

Bu konuda sorumlu bakan olarak Bülent Arınç, internet hukukunun hayata geçirilmesinde öncü rol oynarsa, tarihi bir iş yapacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder